
CHP'nin Karanlık Darbe Geçmişi: Türkiye Siyasi Tarihine Bir Bakış
Türkiye siyasi tarihinde darbeler ve müdahaleler önemli bir yer tutar. Bu süreçlerde, Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) rolü sıkça tartışma konusu olmuştur. Özellikle son dönemde İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanmasıyla yeniden alevlenen siyasi gerilimler, CHP'nin geçmişteki tutumunu hatırlatmıştır. Bu yazıda, CHP'nin darbelerle olan ilişkisini ve Türkiye siyasi tarihine etkilerini detaylı bir şekilde inceleyeceğiz.
CHP ve Darbeler: Tarihsel Bir Bakış
CHP'nin darbelerle olan ilişkisi, çok partili hayata geçiş denemelerine kadar uzanmaktadır. Atatürk'ün onayıyla kurulan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, kısa süre sonra CHP'nin baskılarıyla kapatılmıştır. Parti, programındaki "Parti, dini düşünce ve inançlara saygılıdır" maddesi nedeniyle Şeyh Said isyanından sorumlu tutularak kapatılmıştır. Bu olay, CHP'nin demokrasiye olan yaklaşımının ilk işaretlerinden biri olarak kabul edilebilir.
Benzer şekilde, Mustafa Kemal'in talimatıyla kurulan Serbest Cumhuriyet Fırkası da siyasi entrikalar sonucu sadece dört ay varlığını sürdürebilmiştir. Bu olaylar, CHP'nin tek parti dönemindeki baskıcı tutumunu ve farklı görüşlere tahammülsüzlüğünü göstermektedir.
27 Mayıs Darbesi ve CHP'nin Rolü
27 Mayıs 1960 darbesi, Türkiye siyasi tarihinde bir dönüm noktası olmuştur. Bu darbe, çok partili hayata geçişin ardından Demokrat Parti'nin (DP) iktidara gelmesiyle başlamıştır. CHP'nin "Hüsolar", "Memolar" diyerek aşağıladığı köylüler, DP'yi ezici bir üstünlükle iktidara taşımıştır. Ancak, bu durum CHP'nin ve güdümündeki askeri kadronun hoşuna gitmemiştir.
Seçim sonuçlarının ardından, komutanlar İsmet İnönü'yü ziyaret ederek "bir emri olup olmadığını" sormuşlardır. İnönü'nün sessiz kalması, darbecilere yeşil ışık yakmıştır. Aynı yılın haziran ayında, İnönü'ye "emri olup olmadığını" soran kadronun da içinde bulunduğu birçok general ve albay darbe planı yaptığı gerekçesiyle emekliye ayrılmıştır. Bu olay, CHP'nin darbe sürecindeki rolünü açıkça ortaya koymaktadır.
1960 yılına kadar bilinen 11 cunta kurulmuş ve 6 müdahale girişiminde bulunulmuştur. Bu girişimlerin hiçbirisi CHP ve Milli Şef'ten bağımsız değildir. O dönemde CHP'li kadroların kontrol ettiği Milli Emniyet Hizmeti Riyâseti'nin (MAH) hazırladığı raporlarda bu durum açıkça itiraf edilmektedir. Raporda, DP'nin "şeriatçılık ve dincilikle" suçlandığı, halkevleri ve köy enstitülerinin kapatılmasının "Atatürk'e karşı geri hareketler" olarak adlandırıldığı belirtilmektedir.
Raporda ayrıca, CHP ve İsmet İnönü'nün darbecileri örgütlediği şu sözlerle itiraf edilmektedir: "1954 yılından sonra İnönü ve CHP ordu içerisindeki sempatisini kullanarak bazı subay ve generalleri karşı örgütlenmeye itti. Ordu içerisinde son derece etkisi olan İnönü’nün telkinleri ve çabaları sonucu ordu içinde gruplaşmalar tamamen bertaraf edilmeye ve İnönü’nün ve CHP’nin hâkimiyeti tesis edilmeye başlandı."
Darbeyi Meşrulaştırma Çabaları ve Sonuç
CHP'li kadrolar tarafından hazırlanan MAH raporunda, darbeyi meşrulaştırmak için DP hükümetlerine bir dizi suçlama yöneltilmektedir. Bu suçlamalar arasında, basının susturulduğu, aydınların baskı altına alındığı, CHP'nin parti programlarının engellendiği gibi iddialar yer almaktadır. Rapor, Başbakan Adnan Menderes'in adım adım takip edildiğini de ortaya koymaktadır.
MAH raporunda, millet iradesi hiçe sayılarak şu ifadeler kullanılmaktadır: "Millet soyut bir varlık ve manevi bir kurumdur. Her an iradesi yanlış yönlendirilebilir. Milli iradenin anlamsız sosyal bir gerçekle alakası yoktur. Esas milli irade günümüz şartlarında askeri güçtür. Ordu en büyük iradedir." Bu ifadeler, CHP'nin demokrasiye ve millet iradesine olan bakış açısını net bir şekilde ortaya koymaktadır.
Sonuç olarak, CHP'nin darbelerle olan ilişkisi Türkiye siyasi tarihinde derin izler bırakmıştır. Geçmişteki hatalardan ders çıkarmak ve demokrasiye sahip çıkmak, Türkiye'nin geleceği için büyük önem taşımaktadır. Unutulmamalıdır ki, bir yerde cunta varsa orada CHP'nin izleri de bulunmaktadır.













