
Haksızlığa Sessiz Kalma! Suça Ortak Olma Uyarısı
Hadi Önal'ın kaleminden çıkan bu önemli yazı, haksızlık karşısında suskun kalmanın nelere yol açabileceğini ve toplumsal sorumluluğumuzun ne denli büyük olduğunu vurguluyor. Yazar, milli mücadele ruhuyla yoğrulmuş Türk milletinin, bugün karşı karşıya olduğu tehditlere karşı uyanık olması gerektiğini belirtiyor. Peki, suskunluk gerçekten suça ortaklık mı?
Adalet ve Hukukun Önemi
Yazar, Türkiye'deki adalet sistemine dikkat çekerek, adaletin adil olmayan ellerde bir zulüm makinesine dönüştüğünü ifade ediyor. Yalanın sıradanlaştığı, hukukun baskılandığı ve liyakatin yerini adam kayırmanın aldığı bir ortamda, milli vicdanın kan kaybettiğini belirtiyor. Devletin güvenilirliğini yitirdiği, eğitimin sorgulayan bireyler yetiştirmek yerine teslimiyetçi bir anlayışı hedeflediği vurgulanıyor. Bu durumun geleceğimizi kararttığına dikkat çekiliyor.
Eğitim sistemindeki sorunlara da değinen Önal, bilim eksenindeki gerilemenin endişe verici boyutlara ulaştığını belirtiyor. Üniversiteye girişteki sonuçlar ve özel-kamu arasındaki eşitsizliklerin gençlerin gelecek kaygısını artırdığına işaret ediyor. Eğer gençlik özgür düşünen, sorgulayan bireyler olarak yetiştirilemezse, geleceğin sağlam temeller üzerine kurulamayacağı uyarısında bulunuyor.
Ekonomi ve Hayat Pahalılığı
Ekonomi ve hayat pahalılığının günlük yaşamın en somut tehlikesi haline geldiğini vurgulayan yazar, insanların cebindeki paranın eridiğini, asgari ücret, istihdam ve enflasyon gibi göstergelerin toplumsal adaletsizliğin çıpası haline geldiğini belirtiyor. Ekonomide kısa vadeli süslemelerle gerçek sorunların örtülmesinin uzun vadede daha ağır faturalar çıkaracağını ifade ediyor. Faturanın yine yoksullara kesildiği, yarınları güvence altına almak yerine günü kurtarma çabalarıyla yol alındığı eleştirisi yapılıyor.
Çözüm Nerede?
Peki, çözüm nerede? Yazar, çözümün öncelikle gerçekçi ve onurlu öz eleştiriyle başladığını belirtiyor. Kurtuluşun yolunun önce kendine dönmek, sonra birlik olmak ve birlikte hareket etmekle mümkün olduğunu vurguluyor. Bunun için "kula kul olmamak", iradeye sahip çıkmak ve milli vicdanı korumak gerektiği ifade ediliyor. Hukuku, liyakati, şeffaflığı ve eğitimi yeniden merkeze alacak politikalar talep etmenin önemine değiniliyor. Bu noktada her vatandaşa büyük görev düştüğü belirtiliyor.
- Okullarda bilimin, sorgulamanın ve eleştirel düşüncenin yerini sağlamlaştırmak
- Kamu yönetiminde hesap verebilirliğin sağlanması
- Adil atama ve rekabetçi liyakat mekanizmalarının tesisi
Sivil toplum kuruluşlarına, meslek örgütlerine, üniversitelere, hukukçulara, basına ve aydınlara büyük görevler düştüğünü hatırlatan Önal, suskunluğun suça ortak olmak anlamına geldiğini vurguluyor. Eleştirinin yapıcı ve ısrarcı bir sorumluluk gerektirdiğini, hatayı gösterip yol açmanın ise sabırla yapılacak bir fedakarlık olduğunu ifade ediyor. Milli ve dini değerleri kullanarak ikbal arayanlarla mücadele etmek, onları adalet önüne çıkarmak ve kamu vicdanını onarmak için el ele vermek gerektiği belirtiliyor.
Türkiye Cumhuriyeti'nin onurumuz ve vicdanımız olduğunu belirten yazar, yüz yıldır düşe kalka da olsa Cumhuriyetimizden vazgeçmediğimizi ve vazgeçmeyeceğimizi ifade ediyor. Bugün tekrar ayağa kalkmak, çürümenin üzerimize örttüğü yorganı üzerimizden atarak doğrulmak, milli ve insani değerlerimize özüne dönmek zorunda olduğumuzu vurguluyor. Aksi takdirde sadece evlatlarımızın geleceğini değil, bu toprağın kendisini de kaybedeceğimiz uyarısında bulunuyor. Atalarımızın bu toprakları ve Cumhuriyeti bize miras değil emanet bıraktığını, emanete sahip çıkmanın ise her birimizin boynunun borcu olduğunu söylüyor.










